Anne-baba tutumu, anne, baba ve çocuk arasındaki iletişim biçimine verilen isimdir. Diğer bir deyişle, anne ve babanın çocuğun eğitimi sırasında takındığı tavır ve anlayış biçimidir.
Söz konusu tutumlar, bilhassa erken çocukluk diye tabir edilen 0-6 yaş dönemindeki çocukların kişilik ve sosyal gelişimlerini doğrudan etkilemektedir.
Doğru tutumlar, kendine güveni olan, sağlıklı ilişkiler kurabilen, sosyal uyumu yüksek bireyler yetişmesine zemin hazırlarken; yanlış tutumlar bireylerin tüm yaşamını etkisi altına alabilecek sorunlara sebep olabilmektedir.
Anne-babanın aile içinde takındığı tavır ve tutumlar farklı bileşenlerin eseridir. Bunlar arasında başı çeken etkenler ise:
- Anne-babanın beklentileri,
- Toplumun değer yargıları,
- Anne ve baba olmaya hazır olma,
- Anne ve babanın kendi çocukluk deneyimleri,
- Anne ve baba arasındaki ilişki,
- Çocukların sayısı
vb. şeklinde sıralanabilir.
Hayat boyu kazandığımız davranışların çok büyük bir oranını öğrenme yoluyla kazandığımız göz önünde bulundurulursa, anne-baba tutumlarının önemi daha da netleşmektedir.
Bir çocuk için annesi ve babası dünyayı temsil eder. Çocuk, annesi ve babası nasıl davranıyorsa, dünyadaki herkesin de aynı şekilde davranacağını düşünür.
— M.Scott Peck
Söz konusu anne-baba tutumları aşağıda sıralanmıştır:
Otoriter Tutum
Bu anne-baba tutumunda çocuğu olduğu gibi kabul etme ve çocuğa ilgi düşük iken, çocuk üzerindeki kontrol isteği çok yüksektir. Otoriter anne-baba sevgisini, çocuk onların istediği gibi davrandıkça (koşullu) gösterir. Sevgiyi bir pekiştireç olarak kullanır. İstenen davranışlar da çoğunlukla gelenek ve daha üst otoritelerce saptanmış kurallara uygun davranışlardır. Anne-baba, kendisini toplumsal otoritenin temsilcisi olarak görür. Mutlak itaat bekler. Çocuğun davranışları katı standartlarla değerlendirilir, hata ve yanlış yapma hakkı tanınmaz.
Bu tür ailelerde eğitimde ceza verici bir yaklaşım vardır. Otoriter bir aile ortamında yetişen çocuklar genellikle; çekingen, başkalarının etkisinde kolayca kalabilen, aşırı hassas bir kişilik yapısına sahip olabilir. Sürekli eleştirildiği için aşağılık duygusu geliştirebilir. Aşırı baskı ve katı disiplin çocuğun kendini kabul ettirmesini zorlaştırır, uyumsuzluk ve saldırgan davranışlar görülür. Çocuk evde anne-babasında gördüğü olumsuz tutumları, diğer yetişkinlerle ve yaşıtları ile olan iletişiminde de uygular. Bu tip ailelerde yetişen gençlerle yapılan araştırmalarda, karar verme ve düşüncelerini ifade etmede güçlük yaşandığı ve öfke düzeyinin yüksek olduğu bulunmuştur.
İzin Verici / Hoşgörülü Tutum
Bu ebeveyn tutumunda anne-babanın çocuğu olduğu gibi kabul etme ve çocuğa ilgi yüksek iken çocuk üzerindeki kontrol düşüktür. Aşırı hoşgörülü ebeveynler çocuklarına çok fazla özgürlük verirler, çocuklarını hiçbir şekilde kontrol etmezler ve bazen de ihmale varan hoşgörü ile davranırlar. Çocuğun aşırı hareket ve davranış serbestliği vardır. Böyle bir ortamda çocuk ailede inisiyatif sahibi tek kişidir ve onun isteklerine diğer aile bireyleri kayıtsız şartsız uyarlar. Çocuğun nerede duracağı belirlenmemiştir. Çocukların davranışlarında hiçbir sınır olmadığı için neyin yapılıp neyin yapılamayacağı konusu belli değildir.
Bu tutum içinde yetişen çocuklar kendilerini güvensiz hissederler. Çünkü onların hayatında hiçbir sınır olmadığı için ait olmayı hissedemezler, benmerkezcidirler, asi ve saldırgan davranışların artmasına yol açabilirler. Yaşamlarında sınırları öğrenemedikleri için başkalarıyla işbirliği yapamazlar. Okullardaki kurallarla karşı karşıya kalınca hayal kırıklığına uğramaktadırlar. Bu tutumla büyüyen çocuklar, başarı kazanması için gereken sabıra, iç denetime sahip değillerdir.
İlginçtir ki; otoriter ve izin verici anne-baba tutumları birbirine taban tabana zıt görünmesine rağmen, her iki aileden gelen çocukların da benlik kontrolü zayıftır.
İzin Verici-İhmalkâr Tutum
Bu ebeveynler çocuklarını hiçbir şekilde denetlemez, davranışlarına sınırlama getirmez, bunun yanında yeterince ilgi ve sevgi de göstermezler. İhmalkâr ebeveyn, çocuğun yaşamıyla ilgili değildir. Bu tip aileler için çocuğun varlığı ile yokluğu belli değildir. Bu gruba giren anne-babalar genellikle hoşgörü ile boş vermeyi birbirine karıştırmaktadırlar. Çocuk anne-babayı rahatsız etmediği müddetçe, çocukla ilgili problem yoktur, eğer çocuk anne-babayı rahatsız ederse o zaman çocuk ile ilgili gündem oluşur. Bu gündem daha çok şikâyetlerle doludur. Bu tip ailelerde çocuk fiziksel ve duygusal yalnızlığa itilmektedir. Genellikle çok çocuklu, kalabalık, anne-baba olmayı tam anlamıyla benimsemeyen, çocuğuna ve ev yaşamına ilgi duymayan ailelerde bu tutum görülür.
İlgisiz tutumla yetişen çocuklar genellikle; dikkat çekmek için etrafına zarar verebilir. Sözlü iletişim yetersizliğinden dolayı dil gelişiminde gecikme, konuşma bozuklukları yaşayabilirler. Yaşamdan ve kendisinden beklenti oluşturmakta zorlanır, anlık doyumlarla yetinir.
Aşırı Koruyucu Tutum
Aşırı koruyucu tutum, anne-babanın çocuğu gereğinden fazla koruması, kontrol etmesi ve özen göstermesi olarak tanımlanır. Geç kavuşulan, aşırı istenilen, tek çocuk, tek erkek veya kız çocuk gibi çocuklar abartılmış sevginin odak noktası olabilirler. Çocuklarının kendilerinden farklı bir birey olduğunu ve bağımsızlıklarını kazanmaları gerektiğini anlamakta zorluk yaşarlar, bu yüzden de çocuğun tüm ihtiyaçları büyükleri tarafından karşılanmaya çalışılır. Haluk Yavuzer’e göre bunun temelinde ebeveynin duygusal yalnızlığı ve çocuğun kendisine olan bağımlılığından mutlu oluşu yatmaktadır.
Koruyucu tutumla büyüyen çocuklar genellikle girişimci olmayan, aşırı bağımlı, özgüveni gelişmemiş, sorumluluk almakta güçlük yaşayan, daima başkasının desteğini arayan, sosyal ilişkilerde edilgen ve belirli beceriler yönünden yaşıtlarından daha yavaş gelişmiş bireyler olarak yaşamda yer alırlar.
Dengesiz Tutum
Disiplin ve konulan kuralların ne zaman ve nerede uygulanacağı belli olmayan aile tutumu olarak tanımlanabilir. Anne-babanın tutumu aşırı hoşgörü ve sert cezalandırma arasında gidip gelmektedir, bu yüzden çocuk hangi davranışın nerede ve ne zaman istenmediğini önceden kestiremez. Bu tutarsızlıklar anne ve babanın farklı zamanlarda farklı tutumlar sergilemesi şeklinde olabileceği gibi anne ve babanın farklı disiplin anlayışları benimsemeleri şeklinde de olabilir. Bu durumda çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamamaktadır.
Dengesiz ve tutarsız tutumla yetişen çocuklar genellikle; kendi içinde çatışmalar yaşayıp, güven konusunda zorluk yaşarlar. Doğru ve yanlışı ayırmakta güçlük çektiğinden kararsız bir yaşam sürdürürler.
Bahsi geçen tutumlar arasında, doğru-yanlış kavramı neredeyse hiç anlatılamadığından en tehlikeli tutum dengesiz olandır.
Demokratik Tutum
Bu tür anne-baba yaklaşımında, ebeveynler çocuklarını destekler ama bunun yanında sınırlarını koymayı da ihmal etmez ve onların hareketlerini kontrol eder. Ebeveyn ile çocuk arasında sözel iletişim kanalları açıktır. Demokratik anne-babalar, çocuklarının yaşlarının gereğini yaşamasına müsaade ederken; aynı zamanda gerekli olduğunda kurallara uymasını isterler. Sıcak ve ilgilidirler, sabırlı ve duyarlı bir şekilde çocuklarını dinlerler, aile içinde verilecek olan kararlarda çocuklarının görüşlerini alırlar. Çocuğa sevgi ve saygı gösterilir. Çocuğun kendi düşünce ve fikirlerini açıklama fırsatı verilir. Çocuk susmaya değil konuşmaya teşvik edilir. Aile her şeyden önce çok iyi rehberdir. Çocuğa yol gösterilir ama alacağı kararlar konusunda serbest bırakılır, çocuğa birçok alternatif sunulur. Demokratik anne-baba tutumu çocuğun varlığına ve isteklerine saygı duyulması temeline dayanmaktadır.
Bu tutum içinde yetişen çocuklarda genellikle sosyal yeterlilik, beceri, yardımseverlik, bağımsızlık, düşüncelerini serbestçe söyleyebilme, arkadaş canlısı olma, diğer insanların gereksinimlerine duyarlı olma, kendine ve diğer insanlara saygılı olma, özgüven ve sosyal sorumluluk sahibi olma görülmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar:
- Prof. Dr. Haluk Yavuzer, Anne-Baba ve Çocuk, 2007
- Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Ergenlik Psikolojisi, 2011
Bir yanıt yazın