Ölüm, her yaş grubu için kabullenilmesi zor bir durumdur. Ölümün, yaşamın doğal seyri içerisinde kaçınılmaz bir sonuç olduğu bilinse de- bilhassa bir yakın kaybedildiğinde- bir yas durumu ortaya çıkar. Kaybedilen kişinin yakınlık derecesi yas halinin şiddetini ve süresini etkiler.
Geçmiş yıllarda; çocukların yas sürelerinin yetişkinlerden kısa olduğu düşünülürken, son yıllarda yapılan araştırmalar çocukların anne veya babalarını kaybettiklerinde geri dönüşleri için uzun süre yakarış halinde olduklarını ve güvenilir bir dinleyici bulduklarında acılarını ifade ettiklerini ortaya koymuştur.
Çocuklar da yetişkinler gibi benzer yas süreçleri yaşar ve ölüme benzer tepkiler verirler. İki grup arasındaki en önemli fark ise; çocuklarda kayıp deneyiminin genellikle psikolojik sorunlara sebep olabilmesidir. Çünkü kayıp, çocuklar ve ergenler için ayrılma kaygısını beraberinde getirmektedir. Bu sebeple, çocuklar için kendisine destek veren birinin varlığı daha önemlidir. Çocuklar; bilhassa küçük yaşlarda ebeveyn kaybı ile ortaya çıkan sevgi eksikliğini ebeveynin yerine gelecek sevgi ve ilgi gösteren bir başka yetişkin ile büyük oranda tamamlayabilir. Bu eksikliğin uzun süreli duygusal boşluğa dönüşmemesi için önlem almak gerekmektedir.
Çocukların Yas Tepkileri
Çocukların ilk tepkileri genellikle; şok ve inanmama, korku, donup kalma- hissizlik ve ender olarak hiç tepki vermeme- her zamanki davranışlara devam etme şeklinde görülmektedir.
Hiç tepki vermeyen, haberi almasının ardından “Oyun oynamaya devam edebilir miyim?” gibi sorular soran çocuklar için; yaş dönemine göre henüz ölümü kavrayacak olgunlukta olmadığı ya da bu haberle yüzleşmek için hazır olmadığı düşünülebilir.
Uzun Dönemde Ortaya Çıkan Tepkiler
Kaygı: Çocuklar geride kalan ebeveynin ve sevilen yakınların da öleceğine dair yoğun kaygı yaşarlar.
Canlı Anılar: Özellikle ölüm anına birebir şahit olmuş çocuklarda bu kriz anını canlı tutan bir üst bellek oluşması sonucu sıklıkla bu kötü anı oldukça canlı şekilde tekrar tekrar hatırlayabilirler.
Uykuya Dalmada Zorluk: Ölüm kavramı uyku ile ilişkilendirildiyse uyumaktan korkma ve uykuya direnme, aile bireylerinin uyuyunca öleceğinden korkma, uykuda nefeslerini dinleme gibi davranışlar ortaya çıkabilir. Kabus görüp bir yetişkinle uyumayı talep edebilirler.
Üzüntü ve Özlem: Kaybedilen kişiye duyulan özlemle birlikte içe kapanma, ağlama, anıları canlı tutma, ölen kişi ile kendini özdeşleştirme gibi tepkiler görülebilir.
Öfke: Sevdikleri kişiyi elinden aldığı için ölüme, Allah’a, bu ölümü engelleyemediği için yakınındaki diğer kişilere ve kendilerine öfke duyup bunu sert tepkilerle dışa vurabilirler.
Suçluluk, Kendini Kınama ve Utanç: Çocuklar ben-merkezci yapılarından dolayı yaşanan olayların sorumluluğunu kendilerine yükleme eğiliminde olabilirler ve bundan dolayı utanç hissedebilirler.
Okul Sorunları ve Fiziksel Şikayetler: Çocuğun yaşadığı kaybın ardından özellikle ilk birkaç yıl okul sorunları yaşaması ihtimali yüksektir. Bu dönemde dikkatini toplaması da güçleştiğinden ders başarısında bir düşüş gözlenebilir. Fiziksel şikayetlerden; özellikle baş ve kas ağrıları ve gerginlik sebebiyle oluşabilecek başka ağrılar da gözlenebilir.
Çocuklardaki yas tepkileri; bazen ağlama nöbetleri, başkaldırılar, ebeveyne vurma ve onları tekmeleme biçiminde açığa çıkabilir. Bazen çocukların bu tepkileri, ebeveyni girdikleri derin yastan kurtarma çabası olarak da kabul edilebilir. Onaylanmayan davranışlarda bulunarak ilgilerini üzerine çekip, onları depresyondan çıkmaya zorlayabilirler.
Yaşa Göre Ölüm Kavramını Anlamdırma:
0-3 Yaş Aralığı: Bu yaş aralığındaki çocuklar, ölümü kavrayabilecek soyut düşünce düzeyinde olmadıklarından; ölümü “uzun bir uyku” şeklinde somutlaştırabilirler. Bu da ölen kişinin geri geleceğine dair bir inanç oluşturmalarına sebep olabilir. Bu yanlış inanç ileriki yaşlarda uyumaktan korkma ya da uyuyan ebeveyni kaybetme korkusu olarak ortaya çıkabileceğinden kaçınılması gereken bir benzetmedir. Bu yaş grubundaki çocuklara; ölen kişinin yokluğu anlatılırken “uzun bir uykuya daldı” ya da “bir yolculuğa çıktı” benzeri ifadeler kullanmaktan kaçınmak gerekmektedir.
4-5 Yaş Aralığı: Çocuk, bu yaşlardan itibaren az da olsa ölüm gerçeğini anlayacak seviyededir. Bu yaş grubundaki çocuklara ölüm kavramı anlatılırken, doğadan ya da hayvanlardan faydalanılabilir. İlkbaharda yaprakların yeşermesi, sonbaharda sararıp dökülmesi gibi.
6-10 Yaş Aralığı: Bu yaşlardan itibaren; çocuğun ölüm haberini aldıktan sonraki ruh durumu da göz önünde bulundurularak (aşırı duygusal tepkiler verdiyse, ağlama krizleri gibi, katılması önerilmez) cenazeye katılması önerilmektedir. Bu katılım; üzüntüsünü daha somut şekilde sona erdirmesine ve inkardan uzaklaşmasına katkı sağlayacaktır.
10 yaş sonrasında; çocuklarda yetişkinlere benzer yas tepkileri görülür. Mutsuzluk açıkça bellidir. Çocuk yaşadığı acının etkisiyle gerçeklerden uzaklaşıp hayallere sığınabilir.
Çocuğa Ölüm Haberi Nasıl Verilmeli?
Bu konuda bir karar verebilmek adına; öncelikli olarak çocuğun yaş döneminin özelliklerini ve ölüm hakkındaki alt yapısını bilmek gerekmektedir. Bu konuda çok kaygılı iseniz; bir uzmandan (Pedagog, Çocuk Psikoloğu, Psikolojik Danışman vb.) yardım alınabilir.
Bununla birlikte, çocuğun yaş dönemine uygun olarak gerçeği fazla vakit kaybetmeden açıklamak gerekmektedir. Dikkat edilecek en önemli hususlar:
– Haber mümkün olduğunca kısa sürede verilmeli.
– Çocuğa soru sorması için olanak tanınmalı, soruları dürüstçe cevaplanmalı.
– Yaşanan ölümün sebebi çocuğa net şekilde açıklanmalı ve içine girecekleri suçluluk duygusu engellenmelidir. (Yaramazlık yaptığım için annem/ babam öldü gibi yanlış inançların önüne geçilmeli.)
– Ölüm korkusuna ya da diğer yakınları kaybetme korkusuna sebep olacak benzetmelerden kaçınılmalıdır. (Uzun bir yolculuğa çıktı, uykuya daldı gibi)
– Yapılan araştırmalar çocukların sanılanın aksine ebeveyn kayıpları ile ilgili konuşmaktan kaçınmadıklarını; güvenebilecekleri kişilere kendilerini açmaya meyilli olduklarını göstermiştir. Bu sebeple çocuğun duygularını ifade etmesine fırsat vermek gerekmektedir.
Ebeveyn Kaybı Sonrası Çocuğa Nasıl Yardımcı Olunabilir?
– Ölümün ardından ev içindeki matem ortamı süreklilik göstermemelidir.
– Çocuk, duygularını ifade etmesi için yüreklendirilmeli, ağlamalarına ya da tepkilerine engel olunmamalıdır.
– Ölen anne/baba/kardeşin fotoğrafları oldukları yerde kalmalı; özlem duygusu hakim olduğunda ve özel günlerde mezarlık ziyaretleri yapılmalıdır.
– Çocuğun yaşadığı duygusal durum göz önüne alınarak aşırı korumacı olmak yerine ilişkiler normal düzeyde tutulup; sevgi verilmelidir.
– Mümkün olduğu müddetçe, çocuğun alıştığı düzen, okuduğu okul ve yaşam çevresi olduğu gibi kalmalıdır.
– Ölümü izleyen günlerde; çocuğun okul dışı etkinlikleri arttırılmalı, boş zaman etkinlikleri sayesinde bedenen yorgun olması sağlanıp kafasında çeşitli senaryolar kurmasını engellemeye çalışmak gerekmektedir.
– Çocuk sıkça, onu anlayabilen, yaşadıklarıyla empati kurabilecek kuzen, yeğen, arkadaşları ile görüştürülmeli; kaybedilen ebeveynin yerine bir süre model olabilecek bir yetişkin ile ilişki kurması sağlanmalıdır.
– Eğer bu konuda çocuğunuza gerektiği kadar destek olamadığınızı, hatta kendinizin de yas dönemini atlatmak için yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız; çok vakit kaybetmeden bir uzmandan psikolojik destek alabilirsiniz.
Yararlanılan Kaynaklar
Çocuğu Anlamak ve Tanımak/ Prof. Dr. Haluk Yavuzer – Remzi Kitabevi 2003.
Ana- Baba ve Çocuk/ Prof. Dr. Haluk Yavuzer- Remzi Kitabevi 2014.
Çocukta Yas- Anne- Baba El Kitabı/ Türk Psikologlar Derneği
Çocuklarda Yas- Psikolojik Danışman Nuray Ergün/ Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları 2005.
Bir yanıt yazın